Çeşitli Haberler: Medine Güneş, Hüseyin Koç


Açıklama: Çeşitli Haberler: Medine Güneş, Hüseyin Koç
Kategori: Aktüel
Eklenme Tarihi: 04 Nisan 2013
Geçerli Tarih: 28 Mart 2024, 14:01
Site: Fethiye'nin Dünyaya Açılan Penceresi
URL: http://www.aliseydi-sevim.com/yazar.asp?yaziID=193


Çeşitli Haberler: Medine Güneş, Hüseyin Koç

Yukarıdaki şiir, Nazım Hikmet’in kasabın koyunu, kurdun kuzuyu, Bush’un Irak halkını sevdiği gibi sevenleri tanımlamak için yazdığı bir şiiridir. Sevgilisi, bütün insanlar ve bütün alem olan insanların “sevgililer günü kutlu olsun.”

Bugün sevgililer günü diye,

Tektaş yüzük almadım!

Saksıdan,

Kuru bir gül kopardım.

Baktım, gözlerinin içine,

Göz göze geldik!

Uzattım gülümü,

Gülüm kucaklayıp aldı gönlümü…

Koydu gönlüne!

Gönlünde gönlüm oldu,

Olduk gönül gönüle…

Tektaş yüzük ve kuru gül,

Armağan etmek istedi

Gönlümüzü,

Goncalara,

 inci mercanlara!..

                         xxxxxxxx

      Her yıl 14 Şubat günü, birçok ülkede Sevgililer Günü olarak kutlanır. Kökeni, Roma Katolik    Kilisesi‘nin inanışına dayanan bu gün, Valentine ismindeki bir din adamının adına ilan edilen bir bayram günü olarak ortaya çıkmıştır. Bu sebeple bazı toplumlarda “Aziz Valentin Günü”(İngilizceSt. Valentine’s Day) olarak bilinir. Valentine kelimesi, Batımedeniyetlerinde hoşlanılan kişi veya sevgili anlamlarında da kullanılır.[1]

     Aziz Valentin Gününün romantik aşk ile bağlantısı, Orta Çağ‘ın sonlarına doğru, o zamanki akımlardan kaynaklanmış ve bu gün, zamanla dinsel özelliğini yitirmiştir. 1969 yılında dini takvimden de çıkarılarak dini anlamda kutlanması sona ermiştir

     Günümüzde, bazı toplumlarda sevgililerin birbirine hediyeler aldığı, kartlar gönderdiği özel bir gün olarak devam etmektedir. Tahminlere göre 14 Şubat günü, tüm dünyada 1 milyar civarında kart gönderilmektedir. Bunun yanı sıra hediye alımlarından kaynaklı piyasada satışlar artmaktadır.

12 Şubat 2008        Hüseyin Koç, eşinin Almanya’ya gitmesi üzerine ahırdaki mallarını satmaya karar verir. Malatya’da bir çelikçiye yarin gel de bak der. Yarin sabah, başka bir çelikçinin köyde gezdiğini görür. Birde bu çelikçiye baktırır… Çelikçi iyi fiyat verir; fakat para veremez.  Malı götüreyim yarin gelin parasını alın der. İsterseniz iki saat sonra gelin parasını alın, para evde der. Çelikçi beni her kez tanır, Nihat abim çok iyi tanır der. Hüseyin Koç çelikçi ile Nihat’ın yanına gelirler. Nihat, “bunun sözü senettir, ben tanırım ver,” der. Hüseyin abi malları verir. Fakat bir gün önce çağırdığı çelikçi gelir. Hüseyin abi o çelikçiye mazot parası olarak elli ytl verir, malı sattım der.

     Hüseyin abi çarşıya gelir, hem kuruşsuz inekleri vermiş olduğundan, hem de diğer çelikçiye elli ytl verdiğinden dolayı rahatsız bir şekilde, malları verdiği çelikçinin  durumunu soruşturur. Kime sorsa, “üstüne bir tas su iç,” adam sahtekar derler. Hüseyin abi yatamaz sabaha kadar. Ben bu yaşıma kadar ilk defa tongaya düştüm diyerek kendini teselli etmeye başlar. Oysaki bir ay önce, Malatya’da canlı tavuk ve horuz satılan yerde, en irisini işaret ederek, “bu tavuk kaç para der? Satıcı, canın sağ olsun abi, atla deve değil ya,” diye Hüseyin abiye bu en iri tavuğu satar. Daha münübüste iken birileri, “bu horoza benziyor,” der. Hüseyin abi, “yani bu yaşta biz tavuk diye horozu mu aldık, bu kadar şey miyiz ,”der. 

     Hüseyin abi akşam eve gelince, eşine “Saadet, bir tavuk aldım ki kuzu gibi, bunu ahıra at der.”  Ertesi sabah, sabahın geldiğini haber vermek için “”tavuk” ötmeye başlar.  Hüseyin abi, “Saadet bu ses nereden geliyor der?” Saadet abla,  “senin aldığın tavuktan”der…

        Hüseyin abi savuma olarak, “he.. ne bilem kuyruklarını yolmuşlar, kepezi de çıkmamıştı, tıpkı tavuk…”der.

        Nihat Hüseyin abiye kefil olduğu yetmezmiş gibi birde, Medine abla(Güneş)’in hikayesini anlatır. Bir çelikçi gelmiş, Medine ablanın ineğine müşteri olmuş. Ama inek sığırda. Çelikçi akşama kadar beklemiş ineği. Medine ablanın ineklerinin huyudur, sığırdan geldiklerinde ev yerine yayılmaya gider kimi zaman gece yarıları gelir kimi zaman ertesi gün…

        İnek gelir gece on ikide, çelikçi gece on ikide, bin yedi yüz ytl’ye ineği alır, fakat adını adresini bırakır yarin sabahleyin parasını vereceğini söyler… Pazarlığın bir aşamasında çelikçi Hasan’ı göstererek, “bu fiyet etmez emme, su çocuğun hatırı için bu parayı veriyorum,”der. Dilek’liyim, bağım bahçem var her geldiğimde sebzenizi meyvenizi getiririm, sanki parayla mı?” der.

         Medine abla sabahleyin Nihat’a ineği sattım der. Nihat’ta “kaça” der, oda, “1700’e,”der, “peşin mi” der, oda, “peşin”  der. Nihat’ta, “kimseye söyleme, iyi bir mal bulmuşsun,” der.

        Bir gün geçer beş gün geçer çelikçi gelmez. Medine ablada  gider Nihat’a: “durum, böyle böyle,”der. Nihat, “az daha direnseydin, o ineği iki bine bile satardın” der. Medine abla, “niye” der. Nihat, “çünkü adam para vermeyecek, ikide verir dörtte…”der. Nihat, “o inek ben diyeyim bin, sen de en fazla bin yüz eder,” diyor.

         Medine ablaya verilen adres doğru imiş, Medine abla bir yıldır bir iki yada bir para istemeye gidiyor.  “Adam gul gurban oluyu,”  “beni gördü mü yüzünü yere seriyi, ellerinden çıkılmıyı, hanımı çocukları hepside iyi insanlar…” diyor. Bu kadar iyi olmasına karşın, her seferinde, Medine abla “para yerine bir haftalık namus sözü ile geri dönüyor.”

        Nihat birde Hüseyin abiye bu durumu ballandıra ballandıra anlatıyor. Hüseyin abi yerinde duramıyor…

      Bu haberi taraflardan izin alarak yazdım. Hoş bir haber olsun diye. Umarım ismini verdiklerimin yakınları, bunu olumsuz değerlendirip, bana kızmazlar. Medine abla, benimde ablam… Hüseyin abi yazdığım için seviniyor.

Yine de talep olursa, bu haberi silerim.

Çelikçi: “Mal, büyük ve küçükbaş hayvan ticareti ile uğrasan.”

a.s.