Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


FIRAT KENARINDA BİR HORASAN ERENİ ŞEYH AHMED DEDE ( Doç. Dr. Muhammet Beşir AŞAN )


Açıklama: FIRAT KENARINDA BİR HORASAN ERENİ ŞEYH AHMED DEDE ( Doç. Dr. Muhammet Beşir AŞAN )
Kategori: Tarihçe
Eklenme Tarihi: 10 Nisan 2013
Geçerli Tarih: 17 Mayıs 2024, 12:11
Site: Fethiye'nin Dünyaya Açılan Penceresi
URL: http://www.aliseydi-sevim.com/haber_detay.asp?haberID=940



FIRAT KENARINDA BİR HORASAN ERENİ ŞEYH AHMED DEDE

                             ( Doç. Dr. Muhammet Beşir AŞAN )

İki bin yılının eşiğine geldiğimiz bugünlerde, yüzyılımızın bir özelliği olarak, demir perdeler yıkılmış, gelişen iletişim imkanları, bloklara ayrılmış dünyada yeniden yapılanmaları zorunlu hale getirmiştir. Bununla beraber Türk kültürünün yayıldığı geniş coğrafyada, bugün de varlıklarını devam ettiren Türk cumhuriyetleri ile kültürel ve ekonomik ilişkilerimiz belirli bir hız kazanmıştır. Kültürel ilişkilerimizin geliştirilmesine I. Uluslararası Türk Dünyası Eren ve Evliyaları Kongresi gibi benzer faaliyetlerin büyük katkısı olacaktır. Bu yönüyle kongreyi düzenleyen Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü ve Anadolu Erenleri Kültür ve Sanat Vakfı’na teşekkür ediyorum.

Bildirim “Fırat Kenarında Bir Horasan Ereni Şeyh Ahmet Dede” ile ilgili olacaktır(1). Bu bildiride, Şeyh Ahmed Dede’nin Horasan’dan gelişi ve ailesi ile ilgili mezar taşları üzerinde durularak yaşadığı dönem aydınlatılmaya çalışılacaktır.

Türk kültürü coğrafyası içerisinde, Anadolu’yu yakından ilgilendiren, Türkler’in İslamiyet’i tanıdığı ve Büyük Selçuklu Devleti’nin bir bölümü olan Horasan bölgesinin büyük önemi vardır. Bunun için bildirimle yakından ilgisi olan “Horasan” ve “Horasan Etenleri” kavramları üzerinde durarak baş­lamak istiyorum.

Horasan bölge olarak, İran’ın doğusunda, Ceyhun ırmağının güneyi ile Hindikuş dağlarının kuzeyinde kalan coğrafi bir bölgedir(2). Klasik İslâm coğrafyacılarından Yakûbî, Harezm ve Maverâünnehir’in Horasan hudutları içinde olduğunu belirterek, “Horasan’ın her tarafı Türk cephesidir” der(3).Makdisi de, Horasan’ı Ceyhun nehrinin ötesindeki ve berisindeki topraklar olarak tarif eder.(4) Cahız da, Maverâünnehir’in her tarafında Türklerin ya­şadığını, Horasan’da Türk unsuru bulunduğunu ifade eder.(5) Böylece Ha­rezm ve Maverâünnehir’in de Horasan bölgesi içerisinde değerlendirildiği gö­rülmektedir.Bölgenin önemli şehirleri olarak, Nişabur, Merv, Herat, Belh gösterilirken, ikinci derecede yerleşim yerleri arasında, Tûs, Nesâ, Abiverd, Serahs, Asfizâr, Bâdgis, gibi şehirlerin bulunduğu belirtilir.(6) Söz konusu yöre ve şehirler bugünkü İran, Kırgızistan, Özbekistan, Türk­menistan ve Afganistan sınırlan içerisinde kalmaktadır. Kısaca çerçevesini çizmeye çalıştığımız Horasan bölgesi, İslam dünyası ile Türk dünyası ara­sında bir geçit alanı olmuş, İslamiyet, Türkler arasına buradan girmiştir. Aynı şekilde tasavvuf hareketleri de yine bu coğrafyada Türkler arasında yayılmıştır. Nitekim dokuzuncu ve onuncu yüzyılda Nişabur, Herat, Belh ve Harzem alanları dervişlerle dolmuş, şeyh ve müritler, sahip oldukları tasavvufî fikirleri, buradan çeşitli yönlere dağılarak, Türkler arasında yaymışlardır.

Eren kelimesi ise Mahmud Kâşgarî’ye göre, “erkek” manasına gelen er kelimesinin çoğuludur.(7) Ancak bu kelimedeki “-en” eki zamanla fonk­siyonunu kaybettiğinden eren tekil bir kelime halini almış ve çoğulu erenler şeklinde yapılmıştır. Göktürk kitabelerinde de rastladığımız “er” ve “eren” kelimeleri “erkek, yiğit, kahraman, tecrübeli kişi(8) ermiş, şeyh gibi” an­lamlara gelmektedir.(9)

Arapça’daki ricâlullah, Farsça’daki merd-i Hudâ, merdan-ı Huda şeklinde ve çoğul olarak kullanılan terkipler Türkçe’de “er, eren, erenler, Hak erleri, Hak erenler, Allah adamı” gibi ifadelerle karşılanmıştır. Bu anlamda er ve eren Allah’ın dostluğunu kazanmış, insanlara rehberlik yapabilecek faziletli, fedakar ve cömert kişiler(10) olarak tanımlanabilir. Yunus Emre de, şi­irlerinde er ve ereni insanlara yol gösteren, onların ihtiyaçlarını karşılayan ve mutluluğa ermeleri için gayret sarf eden kâmil bir mürşid olarak tasvir eder. Bazen “şah, sultan, ulu, can” gibi unvanlar da verilen bu erenlere, şefkatli, hoşgörülü, fedekâr ve anlayışlı oldukları için “baba, ata” veya “dede” de­nildiğini (11) de görmekteyiz.

“Horasan erenleri” ise, genel olarak, yukarıda tanımlamaya ça­lıştığımız özellikleri taşıyan, Horasan bölgesinde yetişmiş veya bu yöreye başka yerden gelmiş şeyh ve dervişleri ifade ederse de, asıl anlamını, Ana­dolu’da Türkleşme ve İslamlaşmaya büyük katkı sağlayan üç evliya züm­resinden (Türkistan erenleri, Horasan erenleri, Rum erenleri) biri olarak bul­duğunu”2‘görmekteyiz.

İşte bu Horasan erenlerinden birisi de, Elazığ İli Baskil ilçesi, Şeyh Hasan Köyü’nde tesbit ettiğimiz Şeyh Ahmed (Yesevî) Dede diye anılan erendir. Bu araştırmamızda onu tanıtmaya çalışacağız.

 

 

ŞEYH AHMED DEDE’NİN TÜRBESİ

 

Şeyh Ahmed Dede’nin mezarının yer aldığı türbe, Elazığ İl’i Baskil İl­çesi, Şeyh Hasan Köyü’nde, Garipler Mezarlığı’nda bu­lunmaktadır.(13)Dikdörtgen planlı olan türbenin giriş kapısı üzerinde bu­lunan mermer bir levhada “Pir-î Pirân serçeşmey-i Mürşidan Hoca Ahmed Yesevî D.1103-Ö.1163″ yazısı yer almaktadır. Türbe içerisinde Şeyh Ahmed Dede’nin (sonradan mermerden yapılmış) baş şahidesi üzerinde: “Hz. Ali Oğlu Celal Abbas neslinden Horasanlı Hoca Ahmed Yesevî  D.( 1103-Ö.1166)”(14) yazısı bulunmaktadır. Yanındaki mezarın ise kardeşi Şeyh Hasan isimli zata ait olduğu söylenmektedir. Köy bu şahsın ismi ile anılmaktadır. Aynı soydan gelen önemli bir tekke şairi olan Teslim Abdal(15) (Ö.1165/M.1751) da bir dörtlüğünde konu ile ilgili olarak şunları ifade etmektedir.

 

Kardeşi Şeyh Hasan ismiyle söylensin

Bahrıyla ummanları boylasın

Yüzün gören ol kabeyi neylesin

Firar kenarında Şeyh Ahmed Dede.

 

Şeyh Ahmed Dede’nin yanında yer alan kardeşi Şeyh Hasan’a ait olduğu söylenen mezarın şahide taşları üzerinde kitabe bulunmamaktadır. Ancak H.1301/M.1883 tarihli Mamuretü’1-aziz Salnamesi ve diğer bazı sal­namelerde bu şahsın “Şeyh Hasan Baba” veya “Şeyh Hasan Rezzakî” isimleri ile anıldığını görmekteyiz.(16)

 

MENKABEVÎ HAYATI

 

Şeyh Ahmed Dede, ile İlgili tesbit ettiğimiz en önemli menkabe onun Horasan’dan geldiğine ve bir Yesevî dervişi olduğuna dairdir. Bu konuda bilgisine başvurduğumuz köyün en yaşlısı doksan yaşının üzerinde, 1890 doğumlu, “Haççe Ana” olarak anılan Hatice Gültekin bize şunları an­latmıştır.“Ben burada doğdum ama, aslımızı sorarsan, aslımız Selçuk… Selçuk’tan, Nişabur’dan, Horasan’dan gelmedir. Ceddimiz, Garipler Mezarlığı’nda türbesi bulunan Şeyh Ahmed Dede ile birlikte buraya gelmişler, Şeyh Ahmed (Dede) Yesevî(17) nin Horasan’dan atmış olduğu yanmış, köseği(18)Fırat’ın kenarına düşmüş, burada güvermiş, ced­dimiz Şeyh Ahmed Dede de, kardeşi Şeyh Hasan ile birlikte burayı vatan tutmuşlar” demektedir.

Ali AKSÜT


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster