yaşasın halkların kardeşliği (+8) 27 Ekim 2013, 10:38 Yöneticiye Bildir +1  -1
yaptığım fitne fesatlık mesajı değildi ama yazılan haber iyiniyetli gelmedi bana insanları kalıplara koymya çalışıosunuz o alevi böyle ibadet etmeli böyle yaşamalı bu sunni böyle dua etmeli yaşamalı gibi düşünüorsunuz ben buna karşıyım bırakın insanları yaradana nasıl ibadet etmek istiosa içinden nasıl geliorsa öle yapsın ben bunun daha doğru olduğunu düşünüorum.bu kadar tepki vermeme gelirse ben bir alevi değilim ama herzaman aleviliğin hoşgörülük oldugunu düşünmüşümdür haberi okuduğumda hoşgörü bulamadığım için tepki gösterdim ve halada tepkiliyim....
Aliseydi SEVİM (-7) 27 Ekim 2013, 07:14 Yöneticiye Bildir +1  -1
insanlar evlerini açmış fotoğraflarını çektirmiş dost gibi girilmiş içlerine....ölmüş bir insanın ardından ancak bu kadar güzel baş sağlığı dilenebilirdi !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! yunus emre başkaları için tuzak kuran, fenalık ve kötülük düşünenleri uyarırken şöyle seslenir;
''Zinhâr gönül evinde tutma yaman endişe
Berikiyçün kuyu kazan âkıbet kendi düşe''

****

Merhabalar:”yaşasın halkların kardeşliği” rumuzlu arkadaşım…

Ben rahmetliyi ve çocuklarını çocukluğundan beri tanırım ve onları dost bilirim!..Ve rahmetli için adaba uygun “başsağlığı” da diledim.

Ben kim olduğumu saklamadım, söyleyeceklerimi de apacık söyledim. Siz: ”yaşasın halkların kardeşliği” rumuzu ile kendinizi gizleyerek bizim sitemizde bize beddua olarak Yunus Emre’nin dizelerini yazmakla “yaman” bir niyet gütmüş olmadınız mı?

Beddua etmek ve beni “kuyu kazıcı, yaman endişeli, tuzak kuran,fenalık ve kötülük” düşünen adam olarak nitelemene ve isimsiz olarak beni kötülemene rağmen; ben sana beddua etmiyor, seni fena, kötü, kuyu kazıcı biri olarak görmüyorum…

Ben: ”yaşasın halkların kardeşliği” olarak kullandığın rumuzu, ve benzer nice sloganları 1970’ler de duvarlara yazdım… Yani, bizimde öyle bir sevdamız var. Asıl maksak:”yaşasın halkların kardeşliği” ise yani sevdalarımız bir; fakat beni kötülemene bakılırsa, yollarımız farklı..

Bu gün için aşılamadık değerin demokrasi olduğunu bilir ve buna inanırım ben… İnanç ve düşünce özgürlüğünün insanın temel hak ve özgürlüklerinden olduğunu bilirim. AB müfredatı, BM sözleşmeleri, İnsan Hakları Beyannamesi … bu ilkenin teyididir.

Ben Aleviyim… Bu dünyada sayısız din ve mezhepler olduğunu bilir ve herkesin kendi inancını yaşamasının onu öğrenmesi ve ona göre ibadet ve ritüellerini yapmasını bu temel hakkın gereği olarak görür ve bilirim.

Ben benim inancımın din adamının “dede, baba” olarak bilir ve din adamına ihtiyaç duyulduğu anlarda ise bu unvandaki din adamlarının görev almasını doğru bulurum.

Bu haberimize, dolayısıyla yazımıza vesile olan aile de “Alevi” idi. Fakat din adamına ihtiyaç duyulduğunda görev alan din adamı ise “Sünni İslam”ın din adamı, İmam yada hoca unvanlı din adamlarıydı. (Bu noktada da Alevilik nedir Sünnilik bedir tartışma ve yorumuna girmeyelim. Bu farklı bir başlık.)

Rahmetli Alevi idi… Geri de kalanları 8bildiğim kadarıyla)da Aleviliği reddetmedi ve benimsemekteler. Buraya kadarı doğru mu? Doğru… Öyleyse benim Alevi bir ailenin din adamı ihtiyacını da Dede unvanlı bir adamı olması gerektiğini savunmak ve bunun benim, bir Alevinin insan hakkı olarak görmek de benim hakkım! Bu da doğru mu… Yanlış olan Alevilerin sünni din görevlisi ile din adamı ihtiyacını karşılamasıdır.

Sizin problem gördüğünüz şeyi tersten bir örnekle anlamaya çalışalım… Mesela “sünni” bir ailenin cenazesi var ve burada bir din adamına ihtiyaç var. Bu memlekette yüz bin civarında imam varken, bu aile bu ihtiyacını karşılamak için bir “dede” yi getiriyor… Sonra sünni biri, benim gibi bir haber yapıyor ve diyor ki: “bu aile sünnidir, bu aile inancını değiştirmedi ise hak olan “imamın” bu törende görev almasıdır. “İmam” yerine “dede”nin bu törende görev alması yanlış olmuştur, bu dinimize sığmaz” dediğini varsayalım…

Bunu söyleyen kişiyi siz nasıl değerlendirir siniz? Doğru değil mi? Bence de doğru sözdür bu. Bir sünni ailenin din adamı “imamdır.” Bu tartışılamaz. Bu sözü söyleyen kişi inanç özgürlüğü açışından, kendi meşru ve yasal hakkını kullanmış ve bunun sonucunda kendi inancını dile getirmiş, savunmuştur, bu onun insan hakkıdır...

Ben bu sözü söyleyene beddua etmem, onu kötü görmem yalnızca “saygı” duyarım. Çünkü kendi inancımı savunmam ve yaşamamı nasıl ki benim insan hakkım olarak görüyorsam; diğerinin de kendi inancını savunması ve yaşamasını ve onu savunmasını, onun insan hakkı olduğuna inanırım.

Demokrasinin onsuz olmaz bir kaidesi de farklılıkların bir birlerine saygı çerçevesinde bir arada yaşamasıdır.

Kendisi gibi inanmayana, düşünmeyene saygı duymak ve bunu onun insan hakkı olarak görmek ve bu bağlamda kendi inanç ve ibadetini yaşamak istemeyi savunmak, (deyiminizle)fenalık, kötülük, tuzak kuruculuk, kuyu kazıcılık ve beddualara layık bir sinsilik ise arkadaşım, ben (de bu manada) fena, kötü, tuzak kurucu, kuyu kazı ve beddualara layık bir sinsi olmayı, kendisi gibi inanmayana, kendi inanç ve ibadetini yaşamayı isteyene (sizin gibi) kötü gözle bakan biri olmaya yeğlerim.
Ayrı Gayrı bilmeyiz ortalığı karıştırmayın (+2) 26 Ekim 2013, 13:55 Yöneticiye Bildir +1  -1
sen insanlar la çevvreyle ilgili yorum yapma hakkını nerden buluyorsun , fethiyede cami yokmu fethiyedeki cenaze törenlerine imam katılmıyormu amacın fitne fesat mı çıkarmak ne yapmaya çalışıyorsun aile memnun herkes için bi sorun problem yok ama sen üstlenmişsin asimile diyorsun sanki alevi bektaşi gereğini dört dötlük yerine getiriyorsunuz da burda laf söylüyorsun çok ayıp hiç yakıştıramadım ve kınıyorum . klavye başında yaz yapma ...
Aliseydi Sevim (-4) 26 Ekim 2013, 10:47 Yöneticiye Bildir +1  -1
Aşağıdaki mesajı silmeyecegim ve yanıt vereceğim.
yaşasın halkların kardeşliği (+9) 24 Ekim 2013, 09:13 Yöneticiye Bildir +1  -1
insanlar evlerini açmış fotoğraflarını çektirmiş dost gibi girilmiş içlerine....ölmüş bir insanın ardından ancak bu kadar güzel baş sağlığı dilenebilirdi !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! yunus emre başkaları için tuzak kuran, fenalık ve kötülük düşünenleri uyarırken şöyle seslenir;
''Zinhâr gönül evinde tutma yaman endişe
Berikiyçün kuyu kazan âkıbet kendi düşe''