AKTÜEL TARİHÇE EBRULİ ALMANYA ANTALYA DÜĞÜNLER OKUL DUYURU BAŞSAĞLIĞI ÖZEL HABER
Tarih 10 Nisan 2013, 03:55 Editör: Editör Aliseydi SEVİM

YABAN (Aliseydi Sevim )


YABAN

(Aliseydi Sevim )

 

Sakarya Savaşından sonra düşman orduları Haymana, Mihaliccık ve Sivrihisar bölgelerini, bize , yer yer ateş yığınlarıyla örtülü ıssız ve engin bir virane halinde bıraktı.   (…)

    Garp cephesi Komutanlığının gönderdiği  (…) “Tetkiki Mezalim Heyeti” azasından biri bu kayıtsızlığa karşı şaştı:

-         Nasıl olur! dedi, nasıl olur. İnsan yıllarca beraber yaşadığı bir kimsenin nereye gittiğini, ne olduğunu bilmez mi?

Köylüler, küskün bir tavırla omuzlarını kaldırıp uzaklaşıyorlardı.

Yalnız içlerinden biri, yaşı belirsiz küçük ve sıska bir adam, döndü:

-         Dee, sizin gibi bir yabanın biriydi, dedi.”

 

Köylünün bahsettiği kişi Kurtuluş savaşının bir cephesinde bu topraklar ve üzerindeki insanlar için bir kolunu kayıp ve feda etmiş  bir sürede bu köyde kalmış olan: Ahmet Celal, idi.

Ahmet Celal, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun, “Yaban” adlı romanın baş kahramanı , bir entelektüel, Türk aydını idi.

O, bu memleket,- bu köyde bu memlekettin bir parçası olması hesabı ile- bu  köylüler içinde bir kolunu feda etmekten çekinmemişti; fakat  uğurlarına kolunu kayıp ettiği bu insanlar ona “Yaban” diyor, yaban gözü ile bakıyorlardı!

Suç, ya da sorumluluk kimdeydi… İşte Ahmet Celal, işte “Yaban”dan pasajlar…

 

“Bunun sebebi, Türk aydını gene sensin! Bu viran Ülke, bu yoksul insan kitlesi için ne yaptın? Yıllarca onun kanını emdikten, ve onu bir posa halinde katı toprak üstüne attıktan sonra, şimdide gelip ondan tiksinmek hakkını kendinde buluyorsun.”

“Anadolu Halkının bir ruhu vardı; nüfuz edemedin. Bir kafası vardı; aydınlatamadın. Bir vücudu vardı; besleyemedin. Üstünde yaşadığı bir toprak vardı; işletemedin. Onu, hayvani duyguların, cehaletin, yoksulluğun ve kıtlığın elinde bıraktın. O, katı toprakla kuru göğün arasında bir yabani ot gibi bitti. Şimdi, elinde orak, buraya hasada gelmişsin! Ne ektin ki, ne biçeceksin?..”

“Eğer bilmiyorlarsa kabahat kimin? Kabahat benimdir. Kabahat, ey bu satırları heyecanla okuyacak arkadaş, senindir. Sen ve ben onları, yüzyıllardan beri bu yalçın tabiatın göbeğinde, herkesten, her şeyden ve her türlü yaşanmak şevkinden yoksun bir avuç kazazede olarak bırakmışız. Açlık hastalık ve kimsesizlik bunların etrafını çevirmiştir.Ve cehalet denilen zifiri karanlık içinde, ruhları her yanından örtülü bir zindan gibi mahpus kalmıştır.”

“Evet, aramızda bir bağ bir ilgi var mıydı? Siz benim için yerin dibinden çıkmış müstehasaler ve biz sizin için başka bir küreden inmiş mahluklar değimliydik? Sizin, altında barınacak bir damınız, başınızı koyacak bir tek yastığınız yoktu. Biz ise o kadar büyük arabalarımız içinde ve en yumuşak yataklardan daha  yumuşak yastıklar üstünde idik.”

“Biraz sonra siz, yangın külleri içinde kavrulmuş buğday ve arpa tanelerini toplamaya ve onları iki taş arasında öğütüp yemeğe giderken, biz, yolun ferahlı ve sulak bir yerinde duracaktık ve güneşten daha parlak çatallarımızın ucuyla, ezilmiş etler, soğuk börekler ve taze  meyveler yiyecektik ve bunları yerken esmer harp ekmeğini biraz tatsız bulacak ve geniş zamanların bize bahşettiği( daha mükemmel bolluğu) hatırlayacaktık. Bilseniz, biz buna benzemez ve yemekler tattık ve rahat yerlerde oturduk, ne ferahlı saatler geçirdik.”

“Dünyanın başka yerlerinde öyle memleketler vardır ki, düzenini  periler kurmuş sanılır. Bastığınız yere sanki kadifeler döşenmiş gibidir; teneffüs ettiğiniz hava insanın başını döndüren bir Kevser’dir; kadınları  çiçekler ve çiçekleri kadınlar gibi kokar, orada herkes, her dakika gülümser, her dakika, herkes için düğün bayramdır ve her oturulan sofra sanki bir hükümdarın ziyafet sofrasıdır. Geceleri, sizi bekleyen yatak, kuş tüyündendir. Öyle ki vücudunuzu içine bıraktığınız zaman, kendinizi göklerde bir buluta yaslanmış sanırsınız ve tavan, başınızın üstünde yıldızlı gecelerin  kubbesinden daha süslüdür: İşte, bu altımızda tepinen gururlu, çalımlı araba da oralardan getirilmiş bir sürat ve rahat aletidir. Hayatı, oralardaki yaşayışa göre anlayan vücudumuzun, sizin yaptığınız kağnı arabalarına binmeye artık tahammülü yoktur; nasıl ki, bir defacık olsun sizin yediğiniz ekmekten yiyemeyiz.”

“Ey, yanmış tarlası üstünde beyaz sakalını yolan ihtiyar; ey, evladının mezar taşından başına yastık yapan ana; ey, geceleri, köpeklerle beraber uluyan aç çocuk; ey, bekareti iğrenç bir yara halinde kanayan genç kız, Allah cümlenizi bizim düştüğümüz dertten masum eylesin.”

Aradan üç çeyrek asır geçti; o gün ile bu günün (maddi) yaşama standartları arasındaki makas oldukça daraldı; fakat aydın avam arasındaki kopukluk hâlâ devasa bir boyutta… Hâlâ, halkın meseleleri ile ilgili seminerler, konferanslar tatil köylerinde, bilmem kaç yıldızlı otellerde, beyaz camda yapılıyor ve bilgiler sanal ortamda (internette) yayımlanıyor.

Hâlâ aydınımız, insanlığın meselelerini görüşeceği yerlere, çoğunluğun kullanamadığı vasıtaları, uçakları kullanarak gider;  hükümdarlar için hazırlanmış sofraların ve çiçekler gibi görünen ve kokan kadınların bulunduğu;  masmavi gökyüzü ile deniz arasına sıkışmış  pamuk kümesi gibi  bulutların parlak ufuklarını süslediği; ancak perilerin düzenleyebileceği sanılan göz kamaştırıcı ortamlarda ve bülbül seslerini gölgede bırakacak melodilerin coşturduğu ve avamın bulunamadığı yerlerde yapar…

***

Ali AKSÜT’ten bir hafta sonra beldemize gelen ehl-i sünnet temsilcileri ( İl,İlçe Müftüsü ve mahiyetindeki hocalar)ı karşılama hazırlığına günler öncesinden başladık ve onları büyük bir kalabalık ile karşıladık. Onlar, eşraf ve devleti-i erkan’ın iltifat ve taltiflerine mahzar oldu. Konuşmalarını ancak alkışlarla kesilebildik. Haremlik selamlık uygulayan ve eşlerini türbanla örtenlerin karşısına, tarihimizde bir ilki gerçekleştirerek, kahvehanelerde kadınlarımızı diktik. (Bundaki hikmeti ise umarım, büyüklerimiz biliyorlardır?!) Ve geleneksel  yiyeceklerle ikramlarda bulunduk: bazlama, gözleme, pide, katmer, ayran vb… ikramlarımızı  gün kurusu kayısılar, kundağında kurutulmuş kara üzümler ve  çeşitli pestiller ile tamamladık…[1]

***

Dede ve dedebabalık müessesesi burada, bu gün için yok olmaya yüz tutmuş; hatta yok olmuş; dede ve dedebabalar ile Alevi-Bektaşi  inancını benimsemiş halk arasında mevcut olan gelenekselleşmiş bağ oldukça zayıflamış, hatta yer yer kopmuş.

Asıl olan inancın özüne  uygun yaşamaktır, düsturu…  Biçim, ritüel ( namaz, ,abdest, vb) o kadar (hatta hiç) de önemli değildir şeklindeki bir bakış bizi, biçime olduğu kadar özede yabancılaştırmış  ve gelenekselleşmiş kadim değerlerin olduğu gibi  her türlü düşünce ve inancında asilerine çevirmiştir.

Zamanla, rüzgarın esiş yönüne doğru yelkenlerini dolduran, sürüklenen bir sonbahar yaprağına dönüştük ve hedefine varmak için rüzgarlara, fırtınalara karşı  savaşan; ilkeli, köklü bir kimlik(gelenek)e bağlı ve  miracı olan bir tarik ehli olmaktan çıktık.

Bu güne dek, geniş halk kitlesini erkâna bağlayan ve bu  bağları canlı tutma görevini yerine getirmekte olan dede ve dedebabalık müessesinin yok olmakta olması, halkı hedefsiz bir sürü insanı haline getirmiştir. Eğitim imkanı, ülkenin en ücra köşelerine dek ulaşmış ve kolaylaşmıştır. Fakat, dünyanın ekonomisini elinde tutan ve medyayı da büyük ölçüde kontrol eden egemen anlayış(güç), endüstri çarkının  verimli bir şekilde yürümesi için gerekli olan önceden hesaplanabilir, yönlendirilebilir bir pazar ve müşteri(insan)  tipini, televizyonlar aracılığı ile her eve girerek aşılamakta ve yaratmaktadır… Yeni arz edilen ürünleri, kolayca talep edebilecek, talebi önceden  hesaplanabilecek  bir insanın, köklü bir geleneği, inancı ve düşüncesinin olmaması lazım gelmektedir. [2] Yani, ilkesizliği gereksemektedir! Nitekim, bunda da başarılı olunduğu aşinadır!…

Müftü’ye olan ilginin de, bazı yörelerde “Kırk dernek Ali” lakabı ile anılan  Alevî bir aydın olan Ali AKSÜT’e olan ilgisizliğin de sebebi aynıdır. “İlgi, itibar, iltifat ve taltif insana, inanca ve düşünceye değil; günümüz insanın rüzgarın esiş yönüne doğru yelkenlerini doldurması  gerektiğine dair güçlü bir inancın sonucu olarak, maddi getirisi yüksek olan makama, mevkii ye ve orada bulunduğu sürece de o zata yapılmaktadır. İnsanın, inancın ve düşüncelerin değer addedilmeye başladığı zaman ve mekanlarda Ali AKSÜT’ler itibar görecek ve görmektedir de. İnanmıyorsanız, en azından  “Google”a bir sorun!..”

Ali AKSÜT’te, Ahmet Celal gibi halkla beraber  ve hep onlarla bir arada idi; fakat bu birleşmiş, kaynaşmış ve bütünleşmiş bir birliktelik değil; bir kaptaki yağla suyun bir aradalığı gibi bir şeydi!..  Bir arada; fakat farklı ve ayrı…

 

Evet, işte bu yüzden de Ali AKSÜT halk(avam)la  bağı kopmuş bir aydının simgesi idi; tıpkı “Ahmet Celal” gibi;halk ona ilgisizdi; çünkü onlar(halk)da   köklerine yabancılaşmıştı. Ali AKSÜT yaşayışı, düşünceleri ve söyledikleri ile bildiğimiz eski Alevî aydınına benzemiyordu. Bizse, eski dedeler gibi yaşayan ve konuşan dedeleri de; eski dedelerden  farklı yaşayan, farklı düşünen ve konuşan dedeleri de yadsıyorduk!..  Başka bir aydın ve dede, dedebabalık bekliyorduk. Eskiyi olduğu gibi kabul edemiyor; yeniyi anlayamıyor, ne istediğimizi ise tam olarak bilemiyorduk!..  Bir şeylerden bahsediyor, hatta kimi zaman savunuyor gibiydik… Oldukça çok şeye de muhaliftik. Savunduklarımız, sistematik ve bütünsel bir yapı haline gelememişti; dolaysıyla karşı çıkışımızda da bir asilik vardı; çünkü karşı çıkışımız apaçık  bir seçimin sonucu değildi; peşinde koştuklarımız da sanki her gün farklı bir yerde ve farklı bir şekle giren kum tepeleri gibiydi!.. E. Fromm’un deyişi ile geriye gidemiyor ve yerimizde de duramıyorduk; ilerlemek istiyorduk; fakat  nereye gideceğimizi ise pek bilemiyorduk…

Güneş gibi apaçık görünen, gösteren bir kutup, gereksiyorduk; hatta bu bizim için  artık bir zorunluluktu!  Bir doğmayı seçebilmek için önce, güçlü bir ışığın sisleri silmesi, bulutları kürümesi gerekiyordu!..

Işık, bütün insanların içinde bir potansiyel(bilkuvve) olarak mevcuttur; fakat ateş odunu yakar; ışığı kararanlığı aydınlatır. Aydınsa bir bakıma yanmakta olan ateş ve parlamakta olan ışıktır.

Budizm’e göre nirvana sönmek- kemale ermektir. Sönmek bir bakıma arızinin bakide ölmesi; ölümsüzleşmesidir. Yanmadan sönülmez, yanarken başka bir ateşin kaynağı, ışığı olarak ölmek gibi  bir misyon önce yanmakta olan ışık(aydın)ındır.

O, önce Guatama Sidharta (bir insan)idi, sonra  Bodhisatva(uyanmakta olan varlık-uyanık tabiatlı), daha sonrada Buda(uyanmış olan-Mutlak uyanıklık) olur.

Beni(karanlığı), Bodhisatva’lar, Buda’lar aydınlatmayacaksa; kim aydınlatabilir ki?..[3]   ( Fethiye / 2005 )

 

Dipnotlar:

[1].Aklım yetti yeteli, ilk olarak kahvehaneye, erkeklerin bulunduğu böyle bir ortama  ilk olarak kadınların geldiğini gördüm. Onlar kadınlarını türbanla örter, haremlik selamlık eğiliminde olduklarını her vesile ile gösterirken biz kadınlarımızı, bir ilki gerçekleştirerek onların karşısına diktik. Bunun nasıl bir ilericilik ve  aydın bir anlayışı yansıtmış olabileceğini ise hala anlamış değilim. Umarım, büyüklerimiz bundaki hikmeti biliyorlardır(?!)

 

[2] Müslüman domuz eti yemez, emri; domuz eti sektörü açışından, koca bir pazarın önünü kapatmaktadır.

 

[3]Tradisyonel ekol acısından, her kutsal yolcunun hedefi birdir. Her din, mezhep ve tarikatın kullandığı terminoloji farklı olsa da; varılmak istenen hedef tevhittir.

Buda ise Budizim’in tevhit, bir olma inancının simgesidir.   Burada, bir olan “Buda” ile “Buda,lar” deyimi bir paradoks oluşturur gibi görünse de, cüzilerdeki, külliye atıfta bulunulmuştur.

 

BİR FETHİYELİ GÖZÜYLE

(Aliseydi SEVİM )

Yüksekliği  istedim,  onu  alçak  gönüllülükte  buldum.

  Hz.  Ali

“Zira biri var, biri; söz dinler kulağımda;

Hem söz söylüyor, hem gizlenmiş ağzımda;

Kimdir bu  gözlerimden öyle dışarı bakan!

Söyler misin kim, beni bir gömlek gibi giyen can?”

 

Mevlana

Ak sakallı bir koca, hiç bilmez ki hal nice

Emek vermesin Hacca bir gönül yıkar ise

Gönül Çalab’ın tahtı, Çalab gönüle baktı

İki cihan bed-bahtı kim gönül yıkar ise

Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil

Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumamaz değil

Yunus Emre der hoca gerekse var bin hacca

Hepsiden iyice bir gönüle girmektir.

 “Gözsüz beni nerde göre gönüllere giren benim”

Dilsizler haberini kulaksız dinleyesi

Dilsiz kulaksız sözü can gerek anlayası

Yunus Emre

Ali AKSÜT’ün Kitabından


  |  Bu haber 5192 defa okunmuştur.

Tarihçe  KATEGORİSİNDEN HABERLER

Aliseydi Sultan Yatırı - Malatya Yazıhan İriağaç Mahallesi

Aliseydi Sultan Yatırı - Malatya Yazıhan İriağaç Mahallesi Aliseydi Sultan Yatırı - Malatya Yazıhan İriağaç Mahallesi

DEĞİŞTİRİLEN TAZİYE MESAJLARI ŞABLONU

DEĞİŞTİRİLEN TAZİYE MESAJLARI  ŞABLONU DEĞİŞTİRİLEN TAZİYE MESAJLARI ŞABLONU

Gidiyorum işte... Yiğitse Kendisi Gelmesin...

Gidiyorum işte... Yiğitse Kendisi Gelmesin... Gidiyorum işte... Yiğitse Kendisi Gelmesin... Git ağana söyle, gidiyorum işte… yiğitse kendisi gelmesin. Farkınd...

Garib GÜNEŞ'in Gençlik Hatıraları... 2013

Garib GÜNEŞ'in Gençlik Hatıraları... 2013 Garib GÜNEŞ'in Gençlik Hatıraları... 2013

Şeyh EDEBALİ'den Osman Gazi'ye Nasihat

Şeyh EDEBALİ'den Osman Gazi'ye Nasihat Şeyh EDEBALİ'den Osman Gazi'ye Nasihat

Sevcan ile Sinan AYDOĞAN Grubu / Çifti...

Sevcan ile Sinan AYDOĞAN Grubu / Çifti... Sevcan ile Sinan AYDOĞAN Grubu / Çifti...

Doğu ile Batının Sentezi : Derdiyoklar...

Doğu ile Batının Sentezi : Derdiyoklar... Doğu ile Batının Sentezi : Derdiyoklar...

ÖNSÖZ

ÖNSÖZ ÖNSÖZ - FETHİYEM (Hasan Badrık) Kitabı

MALATYA VE FETHİYE - Tarihçe

MALATYA VE FETHİYE - Tarihçe MALATYA VE FETHİYE - Tarihçe

Fotoğraf Makinesi Kampanyası ( 2008-2012-2015 )

2008 – Ahmet ASLAN: 400 EURO

2008 – Diğer arkadaşlar: 600 EURO

2008 – Toplam: 1000 EURO

Bitti

2012 - Seyit  ÇAĞLAR : 30 Euro  

  2012 - Aliman SEVİM : 40 Euro

  2012 - Ali ASLAN : 10 Euro

  2012 - Hasan AĞKAYA : 20 Euro

  2012 - Ali ALTUNOK :20 Euro

  2012 - Ali İhsan GÜLER : 50 Euro

  2012 - Metin ÖKSÜZ : 30 Euro

  2012 - Naki ÖKSÜZ : 20 Euro

  2012 - Rıfat ÖKSÜZ : 50 Euro

  2012 - Hüseyin ÖKSÜZ : 50 Euro

  2012 -Murat İLHAN

           (Zeynal oğlu):50Euro

  2012 - Fatma İLHAN

           (Hasan Kızı):10 Euro

  2012 -Zeynep KORYÜREK:20 Euro

  2012 - Elif GÜN :10 Euro

  2012 - Piri İlhan

          (Minnet oğlu):30 Euro

  2012 - Hüseyin YILMAZ

         (Güldalı oğlu):30 Euro

  2012 - Turabi TEMİZ : 20 Euro

  2012 - Hikmet GÜLER : 40 Euro

  2012 - Hüseyin İLHAN

           (İbrahin oğlu):20 Euro

  2012 - Hasan ÇEVİKER : 10 Euro

  2012 - Zeynep GÖÇER : 20 Euro

  2012 - Necmettin ÖKSÜZ : 20 Euro

  2012 - Sultan AKKOYUN: 50 Euro

  2012 - Ali Ekber PEKTAŞ : 20 Euro  

  2012 - Yusuf ALTUN  : 20 Euro

  2012 - Mehmet İNCE : 15  Euro

  2012 - Mustafa(Vaylo)

             OLGUN:50 Euro

  2012 - Ahmet OLGUN : 50 Euro

  2012 - Hasan AKŞAHİN :10 Euro

  2012 - Aliseydi UÇAR : 50 Euro

  2012 - Veli ÇAĞLAR  : 10 Euro

  2012 - Fahri ÖKSÜZ  : 20 Euro

  2012 - Kasım YILMAZ : 50 Euro

  2012 - Kadir ÇAĞLAR : 20 Euro

  2012 - Hasan AKŞAHİN

             DEDE:10 Euro

  2012 - Hacı ÖZSEVİM : 20 Euro

  2012 - Duran AYDOĞAN:30 Euro

  2012-Hüseyin Rahmi

          ÖZTÜRK:50 Euro

  2012 - Ahmet ÖZTÜRK (Köln):30 Euro

  2012 - Vahap ÇEVİKER :10 Euro

  2012 - Kenan GÜVERCİN : 10 Euro

  2012 - Sezai ALTUN : 10 uro

  2012 - Bektaş AKŞAHİN : 20 Euro

  2012 - Veli İLNCE : 10 Euro

  2012 - Ziyade ŞENKAYA : 10Euro

  2012 - Hasan KARAGÖZ :10 Euro

  2012 - Hasan AKDOĞAN : 10 Euro

  2012 - Hüseyin AKDOĞAN 10 Euro

  2012 - Turan GÖÇER : 10 Euro

  2012 - Cengiz SEVİM : 20 Euro

  2012 - Bektaş Hacı AKŞAHİN:10 Euro

  2012 - İsmail AĞKOÇ : 20 Euro

  2012 - Aliekber AKKAYA : 20 Euro

  2012 - Erdinç ASLAN : 10 Euro

  2012 - Ali ARKADAŞ :10 Euro

  2012 - Hasan (Fikriye)

             ÖZACAR:20 Euro

  2012 - Ahmet KAYGUSUZ

           (Arguvan’lı):10 Euro

  2012 - Avades ALTUN

            ( Der. Bşk.):50 Euro

  2012 - Havaşin MARKET

             (Arguvan’lı):20 Euro

  2012 - Hasan ÖKSÜZ : 10 Euro

  2012 - Haydar ER

            (Müslüm oğlu):50 Euro

  2012 - Tamam SOFU :10 Euro

  2012 - Musa ÇİFTÇİLER: 10 Euro

  2012 - REISE BIRO

     Firat, Ober-Ramstadt :20 Euro   

  2012 - Vahap ASLAN(Culfalı): 30 Euro

  2012 - EURO SÜPER MARKET

             DARMSTADT:20 Euro

  2012 - Hüseyin ER (Köln) : 50 Euro

  2012 - Vedat ÇALIŞKANOĞLU: 5 Euro

  2012 - Kamber ÇAKMAK : 5 Euro    

  2012 - Hüseyin AYDOĞDU

            (Şahin oğlu): 50 Euro

  2012 - Meliha YÜCEL : 50 Euro

  2012 - İsmail SEVİM

  (Haydar oğlu): 20 Euro

  2012 - Necati-Zekine KILIÇ :20 Euro

  2012 - Erdal ÇALIŞKANOĞLU: 20 Euro

  2012 - Hüseyin ÇALIŞKANOĞLU

           (Süleyman oğlu) : 20 Euro

  2012 - Yılmaz GÜLER: 20 Euro

  2012 - Mehmet AKDOĞAN:20 Euro

  2012 - Bektaş ile Hünkar

             ALTUN: 80 Euro    

  2012 -  TOPLAM : 1915 EURO  

   Bitti

2015 - Eski bozulan makinenin

           sigortasından alınan:75 EURO

2015 – Aliseydi KARGIN : 50 EURO

2015 – Erdoğan BIÇAKCIOĞLU : 50 EURO

2015 – Sefa ALTUN : 50 EURO

2015 – Murat İLHAN

(Sarhoş amcanın torunu):50 EURO

2015 – Abbas PEKTAŞ

(Yusuf oğlu): 50 EURO

2015 – Yusuf ALTUN : 30 EURO

2015 – Merdan ŞENOL : 50 EURO

2015 –  Hasan ALTUNOK

(Hüseyin&Hatice oğlu) : 20 EURO

2015 – Abbas KORYÜREK : 30 EURO

2015 – Hasan KARAKOÇ

 (Donjuan'ın oğlu) : 20 EURO

2015 – Piri SOFU : 10 EURO

2015 – Haydar GÜN : 50 EURO

2015 – Hacı ÖZSEVİM : 25 EURO

2015 – Abbas ÖZSEVİM : 25 EURO

2015 – Ali Ekber AKŞAHİN : 20 EURO

2015 – Veli İNCE : 10 EURO

2015 – Ali Agırdemir (Köln): 50 EURO

2015 – Kasım YILMAZ : 50 EURO

2015 – Hüseyin YILMAZ

(Filip - Fattey bibini torunu):50 EURO

2015 – Hüseyin ÇİFTÇİLER : 50 EURO

2015 – Avades ALTUN : 50 EURO

2015 – Ali İhsan UÇAR : 25 EURO

2015 – Seyit ÇAĞLAR : 20 EURO

2015 – Hüseyin AKKAYA

( Yeter Oğlu) : 20 EURO

2015 – Piri İLHAN : 50 EURO

2015 – Haydar ER : 50 EURO

2015 –  Hüseyin ÇAVUŞ

(Igdırlı):10 EURO

2015 – Naki ÖZSÜZ : 20 EURO

2015 – Mesut  İLHAN : 20 EURO

2015 – Hüseyin ÖKSÜZ

(Naki oğlu) : 20 EURO

2015 – TOPLAM : 1075 EURO

Bitti

2012 - Sayfası…

2015 Sayfası…


Fotoğraf Makine Kampanyası -2021

2021 - Ahmet ASLAN: 500 EURO; 2021-Ali ŞEN “Arguvan”: 500 EURO; 2021 – Zeynal AKDOĞAN: 200 EURO;  2021 – Ali ÖZACAR: 50 EURO; 2021 – Vahap İLHAN: 50 EURO; 2021 – Vedat İLHAN: 50 EURO;  2021 –Robert YANAR: 50 EURO; 2021 – Can YANAR: 50 EURO; 2021 – Özkan ÇAKIR: 50 EURO; 2021 – Ecevit ÇAKIR: 50 EURO; 2021 – Erol YILMAZ: 50 EURO; 2021 – Abbas YÜCEL: 50 EURO; 2021 – Metin İLHAN: 50 EURO; 2021 – Hüseyin ÖZİLHAN: 50 EURO; 2021 – Zeynal ÜSTÜNER “Arguvan”: 100 EURO; 2021 – Eyüphan AKDOĞAN: 50 EURO; 2021 – Hüseyin AKDOĞAN: 50 EURO; 2021 – Hüseyin ŞENOL: 50 EURO; 2021 – Ali Ekber GÜLER: 50 EURO; 2021 – Hüseyin YILMAZ-Ali oğlu-: 50 EURO; 2021 – Oktay TURAN “İğdirli”: 50 EURO; 2021 -  TOPLAM:2150 EURO; 2021 – Latife ile Hüseyin GÜN “İstanbul” 1 ad. Video çekim için aydınlatma LED:1250.TL. ; 2021- Yusuf EROL: 200 TL; 2021 – MAKİNE VE LED AYDINLATMA ALINDI. KITILIMCILARA TEŞEKKÜR EDERİM. www.aliseydi-sevim.com

Bilgisayar Alımı : 650 Euro - 2022

Almanya Ober-Ramstad'dan, isminin açıklanmasını istemeyen Değerli bir arkadaşım: 650 EURO     Seyit ÇAĞLAR arkadaşımın öncülüğü ile. İkisine teşekkür ederim.

DUYURU TAKVİMİ

HARİTA: MALATYA FETHİYE

Aliseydi SEVİM Aliseydi SEVİM
Hele bakın gömleğimiz ne taraftan yırtılmış?
Aliekber Pektaş Aliekber Pektaş
Gül-güle büyük, efsane insan, lider: Fidel Kastro
Seyit Çağlar Seyit Çağlar
DAR AGACINA ASTILAR SEYIT RIZAYI,NEYLEYIM – Seyit ÇAĞLAR

LUZÜMLÜ TELEFONLAR



Kınay Çiçekcilik: 0 422 323 86 76
Kınay Çiçekcilik: 0 542 368 10 03

Karmen Çiçekcilik:0 422 323 10 84
Karmen Çiçekcilik:0 542 210 16 69

Sahan Yemek: 0 422 325 29 30
Sahan Yemek:0 530 227 02 79

Orhan Yemek: 0 422 336 88 22
Orhan Yemek: 0 533 720 20 09

Gülüstan(Sevim) Kuaför: 0 422 322 81 65
(Aliseydi) Karakaş Emlak: 0 422 324 20 60

Yazıhan Belediyesi: 0 422 751 40 54
Kaymakamlık Makamı: 0 422 751 42 12
Yazıhan Maliye: 0 422 751 41 12
Yazıhan Tapu: 0 422 751 42 00
Yazıhan Hastahane: 0 422 751 41 05
Yazıhan Nüfus: 0 422 751 42 30

Ziraat Bankası /Yazıhan:  0 422 751 44 03
Emlak / Nihat GÜLER: 0 422 325 15 34
Mobil: 0 532 794 24 02

Yazıhan Emlak / Kaya Emlak
Süleyman KAYA: 0 537 380 05 04

MASKİ
Malatya Su İdaresi
Arıza: 185
Genel Müd. :377 74 44
444 51 44

Elektrik Arıza
444 91 86

Telefon Arıza ve Bilgi
444 1 444

İnternet Arıza

444 1 375







FACEBOOK

Sık Sorulan Sorular

Sitemizin güncellenmesi devam etmekte.

2011 yılından bu güne kadar olan veriler işlendi; Açılmayan videoların sebebi, o videoların bulunduğu hesabımızı Youtube’nin silmesinden dolayıdır.

2011 yılı öncesine ait olan verilerin işlenmesi zaman alacak. Fakat hemen hemen geçmişe ait olan resimlerin tamamının kopyası var. Yakında onların tamamına nasıl ulaşacağınız açıklanacaktır.

Aradığınız eski haberleri bulmak için: Sayfamızın üst ve alt kısmındaki menüde “Arşiv” linkini tıklayınız. “Anahtar Kelime” karşılığına aradığınız haber başlığından bir iki kelime yazın, “Haber Ara” yı tıklayın.

Aradığınız kelime başlıkları sıralanacaktır. Büyük harfle aradığınızı bulamazsanız, küçük harflerle yazın.

Başka bir yolla “Google” ye yazıp arayın. Google sitemizdeki haberi bulur. Bütün bunlara rağmen aradığınız bulamazsanız,

Sitemizin alt ve üst kısmındaki "İletişim" menüsünü tıklayıp, bana mesaj gönderiniz.

Yazar isimlerinin sıralanması otomatik olarak, en son yazan yazarın en üste gelmesi şeklinde oluşmaktadır

Site Sloganımız: 2005 - 2022

2005 &  2022
www.aliseydi-sevim.com
aliseydisevim@gmail.com 

Otobüs Seferleri

                     OTOBÜS SEFERLERİ

         MALATYA                               FETHİYE

                                                          06,10

          07:15                                       08:30

          09:45                                       11:00

         13:30                                        14:45

         16: 00                                       17:00

         18:30                                        19:45

Tüm videolar

  Prof.Dr. Sinan CANAN
 

Prof.Dr. Sinan CANAN

İzlenme:7332

   
  Mutlu Olmak: Özgür Bolat at TEDxIhlasCollegeED
 

Mutlu Olmak: Özgür B

İzlenme:7388

   
  Prof. Dr. Acar BALTAŞ
 

Prof. Dr. Acar BALTA

İzlenme:6738

   
  DOĞA İÇİN ÇAL 4 - ALYAZMALIM SELVİ BOYLUM - HD
 

DOĞA İÇİN ÇAL 4 - AL

İzlenme:17120

   

Ayın Şiiri


Şerefle bitirilmesi gereken en asil görev hayattır.


Bir lokma ekmek ( ve zevk) için şerefini çiğnetmeye;


bir anlık eğlence için servetini tüketmeye,


bir zamanlık mevki için el ayak öpmeye,


insanları ezip geçmeye,


günlük menfaatler için onurunu terk etmeye,


bir kısım insanlara kızıp


tüm insanlara düşman olmaya değmez bu hayat!



Can Yücel


Mydeign Haber Temaları -http://habersitesikur.tk

Fethiye'nin Dünyaya Açılan Penceresi
Ekstrafikir.com mydesign haber temasıdır.